Ulusal Devletlerin ortaya çıkması ile birlikte insanlar arasında yaşanan sorunlarda farklılaşmaya başladı. 
Ne güzel feodalizmin hüküm sürdüğü dönemlerde insanlar, ekiyor,biçiyor, avlanıyor, yani yeyip, içip geziyorlardı. Nereden çıktı ise şu sanayi devrimi denen men şey, her şeyi mahvetti. İnsanları, üretimleri, üretim ve insan ilişkilerini. Her şeyi.
Kocaman kocaman imparatorluklarda, sere serpile yayılıp, yaşayıp giderken, birden tüccarlıktan eli iki kuruş para gören Fransız Burjuvazisi, Fransız Köylülerinin de akıllarına girerek bir devrim yaptılar; Kralı, Kraliçeyi baştan indirip başı bozuklara iktidarları teslim ettiler. 
O gündür, bu gündür ne devletlerin, ve ülkelerin ne de insanların iki yakası bir araya gelmiyor.
Yok sanayi devrimi imiş, yok efendim Ulusal Devletlermiş.
Bu da yetmiyormuş gibi, de yok efendim uluslar mı önce vardı, yoksa, ulusal devletler mi ulusları oluşturdu.
Soyluya sorarsan sorunun yanıtı başka, soysuza sorarsan sorunun yanıtı başka.
Tabi sorular fazlalaşınca, sorunlarda fazlalaşıyor. 
Gele gele geliyoruz, insanların etnik kökenleri mi öncelikli, inançları mı, biri birlerinden ayrıştırır ya da birleştirir. 
KUDÜS meselesi diye bir sorun yaşıyoruz. Roma yanmadan, yakılmadan Roma meselesi gibi bir mesele yoktu.. BOP projesi diye de bir olay yoktu, İsrail kurulmadan ve orta doğuya Büyük Orta Doğu Projesi diye bir deli gömleği Türkiye dahil bölge ülkelerine giydirilmeden önce.
Benim yazım gibi şaka gibi başlayan ama sonucu hiç de şaka gibi görünmeyen bir sorunun tam göbeğindeyiz. 
Trump, Roma’yı yakmaya karar vermiş. Silah tüccarları da hazırlanmış bu seramoni/tören için ellerini ovuşturuyorlar. 
Roma yangını ile ilgili rivayetler muhteliftir. Yok efendim, Pagan dininden olan Neron, M.S 64'lerde Hristiyanlığın yayılmasından korktuğu için, yok efendim eğlencelerden çıkan ateş ile ,..... hikaye uzar gider. Ama sonuç Roma yanmış ve bir çok insan aç, sefil ve yersiz yurtsuz kalmıştır.
Orta Doğuda da bir yangın çıkartıldı ama daha da alevlenmesi isteniyor. 
Dün Birleşmiş Milletlerde çıkan karar ile de, Romanın olmasa da orta doğunun altına benzin dökülmüştür. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem inancı gereği hem de siyasi beklentileri ve siyasi çıkarı gereği kendince doğru bir yol seçmiştir. 
Yaşanan dönemde Kudüs, hem bir Filistin, hem de bir İsrail şehridir. Kudüs ise, her dinden ve milletten insanın yaşadığı bir yerdir. Deyim yerinde ise 72 buçuk milletin yaşadığı iddia edilir. 
Milat/İsa/Takvim'den yıllar yıllar önce İsrail Kralı/Peygamber Davut, Birleşik İsrail'in başkenti olarak inşa etti, kurdu. Sonra da Davut'un oğlu Kral/Peygamber Süleyman ilk mabedi buraya yaptı.
İsa, Kudüs'de çarmıha gerildi. Hristiyanlar içinde Kudüs M/İ.S.300'lü yıllarda kutsal bir mekan olarak sayılmaya başlandı.
Müslümanlar için Kudüs M:S 610 yılında Kıble olmuştur. Hz Muhammed, Miraç'a buradan yükselmiştir. Hz Muhammed'in miraç'a yükselmesinden 16 ay sonra da Kıble Kabe'ye, Mekke'ye çevrilmiştir.
Ermeniler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için kutsal olan bu kent, her zaman paylaşılamaz olmuştur. Sadece sahip olanlar diğer dinlerin varlığına "saygı" göstermişlerdir.
Görünen o ki, 21. yy. dinler arası savaşı, İslam Dini Mezheplerine ve Milletlerine yaptıracak gibi görünmektedir.
Başta bulunan yöneticiler, ABD'ye ile bu kadar göbekten bağlı konumları olduğu sürece, halkları ile, ABD çıkarları arasında sıkışacaklardır.
Gelinen durum ve yaşananlar bir bilek güreşi değil, tiyatro oyunudur. Arapların, Mısırın Atatürk'ü Nasır ile başlayıp biten uluslaşma/Araplaşma süreci başarıya ulaşamadığından; bölge ne oluğu belirsiz süreçleri yaşamaktan, acılardan ve kandan kaçamayacaktır. 
Türkiye ise, çok şanssız bir dönemini yaşamaktadır. Ne Araplara yaranacak (ki her zaman İngiliz emperyalistlerine teslimiyetleri vardır.), ne de Müslümanlara. Sünni Müslümanlar, kendi içlerindeki tarikat ve cemaatlere bağlılıkları, Türkiye'nin bir İslami liderlik rolüne izin vermeyecektir. Ayrıca da, Şia ve diğer İslam Mezhepler de, Türkiye'nin bu rolüne pek de gönüllü görünmemektedirler. 
Halkların tepkileri ile Devletlerin resmi kişilikleri BM'de Kudüs için bir birlikte tavır sergilemiş iseler de, ABD ile çıkarları gereği, bu tavrı sürdürmelerine olanak yoktur.
ABD'ye rest çekmek, şimdilik "van minüt"ten öte bir şey değildir.
Yine ne İsa'ya, ne de Musa'ya yaranacağız, "Muhammedin Ümmeti" olarak.