Taa ortaokul yıllarında kanıma girmişti siyaset. Edebiyat Öğretmenimin etkisi ve katkısı ile okul duvar gazetesi çıkartıyor, Seven, sevinen öğretmenlerin sıradan bir olaymış gibi karşıladıkları bu olay, kızan, sol /devrimci tavır ve tarzımı sevmeyen öğretmenlerinden de eften püften şeylerden iki tokat yemeden günüm geçmiyordu. Sonra, lise. Okuyup yedek subay askere gitmesi, okumuş bir kız evlenip, askerden sonra da bir dükkan açılıp tüccar olması hedefi konulmuş bir delikanlıyken; pek ders çalışmayı sevmeyen ama yine de durumu idare ederken birden kendimi ön kayıt ile girdiğim Elazığ Fırat Üniversitesinde buluvermiştim. O yıllar, 80 öncesi olaylı yıllardı. İki hafta dayanabildiğim okuldan bin bir rica ile belgelerimi alıp, soluğu Antalya'da almıştım. Sonra, Antalya'ya ilk Meslek Yüksek Okulu açıldı o yılın sonuna doğru. Haydi oraya da bir kayıt. Güney doğulu bir polisin ülkücü kayın biraderinin ihbarı ile gözlerimizi şimdiki Selekler çarşısının arkasında yıkılmış bulunan Antalya Kapalı ceza evinde buluvermiştim kendimi. Anladım ki bana okumak haramdı. Ama ailem "Okuu!.." diyordu. Sonra, Fizik Hocam Kemal Beyler, denizimizin adı ile bir dershane açmışlardı, bu kez de hem okula hem de oraya gitmeye karar verdim. Akrabam ve arkadaşım sevgili Ahmet Kaya ile de ilk orada tanışmıştım. Üniversite sınavları yaklaşıyordu ama ben nereye gitsem vukuat vardı.Başımın belaya girmeyeceği bir Üniversite arıyordum.  Hacettepe'ye git dediler. O yıllar puan türü falan yoktu. Üniversitenin sıradan bütün listesini yazdım ve ortalarda bir yerlerde takılı kalıp, kendimi Ankara Hacettepe'de buluvermiştim. Üzücü bir kazada yaşamını yitiren sevgili akrabam ve arkadaşım, Mustafa Korkut (Av Şevket Korkut'un amcası) Ankara'da okuyordu. Benim Ankara’yı kazandığımı duyunca, "bu hıyar, gelince nasıl olsa benim ile kalır diyor ve ben gelmeden bir ev kiralıyor ikimize.

Eh bu kez her şey yolundaydı. Ankara'ya giderken sevgili Fahrettin Tızlak ile aynı arabadaymışız. İndik ve erkenden gidip kayıtlarımızı yaptırdık. Sevgili Faruk Uysal kulakların çınlasın, o gün gönderdiğin çocukların burs ve yurt tekliflerini kabul etmedik ama umarım bu gün kayın biraderin de olan Fahrettin ile bizi af etmişsindir. Hacettepe-Beytepe'de Jandarma dipçiği ile yarılmadık kaş, kırılmadık baş kalmadı ise de en sonunda okul bitti. Haydi askere. İzmir'de yedek subay öğrencilik, kur'a ile Ankara'da yedek subaylık derken, o da ne. Haydi, dört ay sonra Ağrı'ya sürgün.Eh, solcu olmuştuk ya. Öde öde bedel bitmiyor ki. Neyse, askerlik bitti, tam eski Antalyalılar bilir, şarampolde deve amblemli bir mobilyacı vardı, onun yanında bir beyaz eşya dükkanı açacaktı Babam bana. Eh yani, okul bitmiş evlenecektik, Nişanlımın tayini gerekti. 3 yıllık sigortalı hizmet isteniyordu. O da bende yok.  Haydi, yine Ankara yollarına düşmek kaldı. Bulduğum bütün sınavlara girdim. Eh, tesadüf mü bilmem ama, girdiğim üç sınavı da kazanmıştım. Şartlarının iyiliği değil ama, Antalya'ya tayinim olacak bir iş tercihim idi. Hani dükkan açacaktım ya. O dönem girdiğim kurumun Genel Müdür bir Paşa idi. Şahap Ar Paşa bizden güvenlik soruşturması istemedi ve kendimi devlette buldum. Ben tekin durmam ya. Üç aylık memur iken, Genel Müdüre projeler sunuyordum. Bir projeyi de üniversitem ile yaparken, Hocam Emel Doğramacı ile görüşüyorduk. Bir gün bir telefon, dediler ki Prof Emel Doğramacı seni arıyor. Haydi, o da nereden çıktı. Alto(kalın kadın sesi) ses tonu ile, "Turizm bakanlığına git, orda filanı kişiyi gör ve oraya tayinin iste".  Uzun hikaye aylar sonra bakanlığa geçtim. Orada çirkin ördek yavrusu melek yüzlü "pis komünist" olarak çalışırken, bir haber. Sayın Ahmet Necdet SEZER, Cumhurbaşkanı seçilmiş, sevgili Güldal Sev kulakların çınlasın. Birden kendimi Çankaya Cumhurbaşkanlığı köşkünde buluvermiştim. Eh yani, askerde sürgün yemiş, kamuda çirkin ördek yavrusu bir "pis komünist" için böyle bir yer enteresan idi. O yıllar dikkat edilir idi. Bir dernek başkanı olmak sorun olabilirdi. Çünkü ben, Antalyalılar Dernek Başkanı ve Antalyalılar Evi kurucu başkanı idim. Eh, yüzümün masumiyetine hoş gördüler. Yıllar geçiyor, sayın Cumhurbaşkanımızın dönemi bitiyordu. Beni de dönem sonu bir yere şutlarlardı. Sağ olsun sevgili Hüseyin Sakarya hizmetlerimi tamamladı. Bana da o kadar çok para ödetti ki. Sormayın gitsin. Siyaset sıkışmış, 2007 Temmuz seçimleri kapıya dayanmıştı. Bende de karizma iyi. Antalyalılar Dernek başkanlığı, Cumhurbaşkanlığında çalışma; Antalya'nın her köşesinden herkesin derdine derman olunuyor. Öyle mi Döndü Kılıç hocam CHP'de Deniz Baykal ile ilişkiler iyi. Haydi MV aday adaylığına.  Işıklar içinde uyusun rahmetli Galip Kaya amcam arkamda. Değerli gazeteci ağabeyim Cevat Alp'de bir heyecan. Sonra bir gün basın ile tanışma kahvaltısı. Hasbıhal sohbet derken, kendimiz tanıtıyoruz ya. İçimizden ne geçer ise konuşuyoruz. Bir gün sonra ki Antalya gazete manşetlerinden bazısı. "Laylaylom siyaset!.." , Sayın Sezer dönemi bitmemiş daha "Köşkün adayı!.."  Haydi, karizma çizildi.  Ben boş duramam ya, ha bire projeler hazırlıyorum arkadaşlarım ile CHP'ye sunuyor, anlatıyoruz. 2011 yılı olmuş, seçimler gelip çatmıştı. Deniz Bey, Genel Başkanlıktan ayrılmış, sayın Kemal Kılıçdaroğlu gelmişti.  Onun ile de bir şekilde ilişkiler iyi, dönemin parti Genel Sekreteri BihlunTamayligil, ona da projeler sunuyoruz. Karizma zirvede. 2011 seçimlerinde aday adayı ol, git ".....ile konuş" dedi parti yetkilileri. Ben de gittim İlimin yetkilisi ile konuştum, Beni en az yirmi sıfat sözcüğü övdükten sonra, "tabi çok iyi olur" dedi. Ben de gittim MV aday adaylığı için başvurumu yaptım. Başvurunun son günü, son saatler. Benim adaylığım garanti, herkesi teselli ediyorum. Önceki Çankaya Belediye Başkanlarından Muzaffer Eryılmaz, sistem ediyor, "bizim tanıdığımız yok ki" diye. O da ne, bir haber, Antalya listesinde bir sebep ile ben yokum. Sağ olsun, Bihlun hanım içtenliği ile çabalıyor ama Antalya'nın karar mekanizması sorunlu idi. O dönemde savrulmalar ile geçti. Fikret Otyam'ın öyküleri gibi gide gide geldik 2018'in Nisanına.  Bu kez de, eş dost, partililer, "haydi bakalım, ülkenin böyle bir döneminde o kadar resmi-sivil ilişkilerin var iken bu ülke ve parti sorumluluktan kaçamazsın dediler"  Ve, ben de......