Bazen, "ölüm adın kalleş olsun senin" dediğim ölümler de oluyor;
"yaşamak savaşmak ise, bu savaşı kazandılar, yaşamlarına, damgalarını vurduğu çok şey oldu. " dediklerim de var.
Toplumumuz buna "sıralı ölümler" de diyor.
Ne tuhaf değil mi, ölümü bile kategorize etmek gerekiyor. 
Bir can göçüyor bu dünyadan, sonsuzluğa. Issız mı, karanlık mı, yoksa bir döngünün evresi mi? Kim bilir?
İnancınız, meşrebiniz, düşünceniz ne ise onu yaşıyorsunuz.
Ama acının evi/evleri hep aynı şeyi yaşar. Buruk, derin, anlatılmaz acılar.
Hele şehit evleri ki acının tarifi yok.
Anaların acısı bir başka. Eşin, kardeşlerin acısı başka bir tarifsiz.
Çocuklar ise, evet çocuklar ise, oyun ile acı arası bir şeyler oluyor ama ne dedikleri bir durum.
Hiç görmedikleri kadar bir kalabalık, hiç yaşamadıkları kadar kadar bir sevgi, hiç alınmadıkları kadar bir kucakta, hiç öpülüp koklanmadıkları kadar öpülmüş ve koklanmışlar. 
Ama neden?.
Acı, lanet olsun böyle de öğrenilmez ki. Hiç yaşanmamışlıklar içinde öğrenilen, acı, sevgi, ilgi.
Ve olan ve solan güller gibi geçiveren zaman ve gerçekler.
Yüzleşilen gerçekler.
Hani, hani nerede o ilgi, kucaklanmak istiyorum ama, nere de kim? Ve yalnızlık, yoksulluk, yoksunluk gerçeği. Acı, acı!... 
Issızlığın, kimsesizliğin tek başına yaşanan hüznü.
Ya şehit evlerinin o geceleri.
"Ana, Dede, Nine, Hala, Teyze, Dayı, Amca........, Babam nerede?. Ne zaman gelecek kahredici sorunları.
Ve içe sinmeyen yalanlar, "........ da, ..... zaman gelecek'.." masum yalanları ile kahreden ve ciğerleri yararak akan kanlı göz yaşları.

"Dolanı dolanı gelir,
Ölüm yavaşça , yavaşça." denilen ölümler:
Aydın Boysan, mimar, edebiyatçı, İstanbul beyefendisi, Salah Birselden sonra istanbul'u en iyi tanıyan ve yaşayan adam. Adam gibi adam
Münir Özkul, Hababam Sınıfı başta olmak üzere unutulmaz bir çok filmin, unutulmaz karakteri. Tiyatrocu, sinema oyuncusu, Adam. Adam, gibi adam!..

Bir de:
"Şu dünyaya güvenilmez,
Ölmeyince kan kesilmez.
Meslek'im artar eksilmez
Zulüm yavaşça yavaşça" denilen cinsinden ölümler vardır. Zamansız. Alçakça. Kahbece. Haince. 
Hiç tanımadığı insanlar için, ülke, vatan sevgisi için gögsünü siper eden ölümler vardır.
POLİS MEMURU FETHİ SEKİN gibi. 
Onu ölüm sinsice buldu, ama o gögsünü mertçe, cesurca siper etti, hain, alçak kurşunlara hedef oldu vücudu. Ve orada bir anıt gibi dikilerek şehit oldu. 
Yiğit. Mert. Kahramanca. 
Sessiz ama, hain ölümler de vardır.
Fethi Sekin ile aynı olayda yaşamını yitiren; 
Şehit olan, Mübaşir Musa CAN.

Sözün bittiği yer oluyor.
Acı, pek acı be!.. 
Bütün ocaklardan uzak dursun!..