İbrahim AKKAYA

Zehir yiyor, zehir içiyoruz.

 

“Antalya’dan alınan 11 su örneğinde folpet kalıntısı çıktı. Folpet sulara yaygın olarak bulaşan kanserojen ve hormonal sistem bozucu bir zehirli madde olup olmadığı üzerinde halen tartışmalar olan bir tarım zehridir”

Sağlık Bakanlığı’nın araştırmasında bu ifadeler yer alıyor.

Böylece AKP’li Büyükşehir Belediyesi ile ASAT’ın  ‘Antalya’nın suyu temiz, vatandaşların endişe etmesine gerek yok’ açıklaması Bakanlık yalanlamış oldu.

Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre,  incelenen 524 gıdanın yüzde 51.1’inde birden çok sayıda pestisit(Pestisit, kimyasal bir madde, virüs ya da bakteri gibi biyolojik bir ajan) kalıntısı çıktı.

Sağlık Bakanlığı’nın tespitlerine göre insan sağlığını tehdit eden ve kansere yol açan pestisitin taze fasulye, biber, hıyar, marul, maydanoz, çilek, erik ve elmada maksimum maksimum kalıntı limitlerini aştığı gözlendi.  

Kansere neden olan pestisitler özellikle anne karnındaki bebekler ve çocuklar için büyük tehlike oluşturuyor.

Ayrıca çeşitli kimyasal atıkların sulara ve gıdalara arsenik geçirdiği de tespit edildi.

Suda arsenik konusunda gözler doğal olarak Antalya’ya, Büyükşehir ve şirketlerinden ASAT’ın kentin içme suyu ihtiyacını karşılama çalışmalarına çevriliyor.

Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’inBenim çılgın projem’ dediği Boğaçayı Projesi, (ki halen kentin içme suyunun büyük bir bölümü buradaki kaynaklardan sağlanıyor)Antalyalıların,kanaat önderlerinin, meslek odalarının, çevrecilerin şiddetle karşı çıkmalarına rağmen devam ediyor.

Görevi Antalya’ya kaliteli su temiz etmek Antalya Büyükşehir Belediyesi  şirketlerinden Antalya Su ve Atıksu İdaresi(ASAT)Boğaçayı  kaynaklarına alternatif olarak Kovanlık’tan su temini projesi geliştirmişti..

Kovanlık bölgesinde bulunan su kaynağı Kırkgöz-Termessos kaynaklarının devamı ve aynı havzadaki Korkuteli ve Beydağlarında bulunan iki su kuyusundan besleniyor.

Burada çok çarpıcı bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

ASAT’ta Havza Koruma ve Kontrol Şube Müdürü olarak görev yapan Mehmet Ulusoy, 2013 ve 2014 yıllarını kapsayan tez çalışmasında Boğaçayı Havzası’na alternatif olarak düşünülen Kovanlık ve Termessos kaynaklarında yoğun arsenik olduğu tespiti yapmış, çalışmada özellikle kış aylarında yağışın artması ile birlikte Korkuteli bölgesindeki tarımsal faaliyetlerde kullanılan tarı ilaçlarının içme sularına karıştığı, bu nedenle suda arsenik değerinin Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü(WHO)tarafından belirlenen üst limitin bir buçuk katının üzerine çıktığının gözlendiğini vurgulamıştı.

Şurası yadsınamaz bir gerçek ki Antalya’da son yıllarda kanser vakalarında görülen patlamada pestisit denilen tarım ilacı kalıntısı ile arsenikli suyun payı büyük..

Bakınız Gıda Mühendisi Bülent Şık, bu konuda ne diyor :

“Sağlık Bakanlığı tarafından Antalya ilinde yaşayan insanlardan ve yerleşim bölgelerinden alınan binlerce örnekte kanser hastalıklarına neden olan kimyasal maddelerin varlığı araştırılmıştı. Hastalığın sık görülmesi ile bu maddelerin çevresel ortamlardaki kalıntı düzeyleri arasında bir bağlantı olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştı”

Bülent Şık, gıda ürünlerinde saptanan pestisitlerin yüzde 40’nın hormonal sistem bozucu nitelikte olduğunu vurgulayarak, gelecek nesilleri de tehdit eden kimyasallar için su uyarıyı yapıyor :

“Hormonal sistem bozucu kimyasalların zararlı etkisi düşük dozlara doğru gidildikçe daha çok artış gösteriyor. Bu durum bir kimyasal madde maksimum kalıntı sınırını aştığında zararlı olur anlayışını yetersiz kılıyor. Buna ek olarak, yaş küçüldükçe zararlı etkinin arttığı, bir bireyin anne karnındayken veya bebeklik safhasında bu maddelere karşı daha duyarlı olduğu ve olumsuz etkilerin daha fazla olacağı da çeşitli yayınlarda belirtiliyor”

Görüldüğü gibi zehir yiyip, zehir içiyoruz..

Sorumlular da Antalya’da olduğu gibi suçu siyasetçilere, bilim adamlarına, yerel basına ve meslek adamlarına atarak, onları yandaşlarına şikayet ederek, trollere hedef göstererek koltuklarını korumaya çalışıyorlar.