Zehir yiyor, zehir içiyoruz.
“Antalya’dan alınan 11 su örneğinde folpet
kalıntısı çıktı. Folpet sulara yaygın olarak bulaşan kanserojen ve hormonal
sistem bozucu bir zehirli madde olup olmadığı üzerinde halen tartışmalar olan
bir tarım zehridir”
Sağlık Bakanlığı’nın araştırmasında
bu ifadeler yer alıyor.
Böylece AKP’li Büyükşehir
Belediyesi ile ASAT’ın ‘Antalya’nın suyu temiz, vatandaşların endişe etmesine
gerek yok’ açıklaması Bakanlık yalanlamış oldu.
Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre, incelenen 524 gıdanın yüzde 51.1’inde birden
çok sayıda pestisit(Pestisit, kimyasal
bir madde, virüs ya da bakteri gibi biyolojik bir ajan) kalıntısı çıktı.
Sağlık Bakanlığı’nın tespitlerine göre insan
sağlığını tehdit eden ve kansere yol açan pestisitin taze fasulye, biber,
hıyar, marul, maydanoz, çilek, erik ve elmada maksimum maksimum kalıntı
limitlerini aştığı gözlendi.
Kansere neden olan pestisitler özellikle anne karnındaki
bebekler ve çocuklar için büyük tehlike oluşturuyor.
Ayrıca çeşitli
kimyasal atıkların sulara ve gıdalara arsenik geçirdiği de tespit edildi.
Suda arsenik
konusunda gözler doğal olarak Antalya’ya, Büyükşehir ve şirketlerinden ASAT’ın
kentin içme suyu ihtiyacını karşılama çalışmalarına çevriliyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes
Türel’in ‘Benim çılgın projem’ dediği Boğaçayı Projesi, (ki halen kentin içme suyunun büyük bir bölümü buradaki kaynaklardan
sağlanıyor)Antalyalıların,kanaat önderlerinin, meslek odalarının,
çevrecilerin şiddetle karşı çıkmalarına rağmen devam ediyor.
Görevi Antalya’ya
kaliteli su temiz etmek Antalya Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden Antalya Su ve Atıksu İdaresi(ASAT)Boğaçayı kaynaklarına alternatif olarak Kovanlık’tan su temini projesi
geliştirmişti..
Kovanlık bölgesinde
bulunan su kaynağı Kırkgöz-Termessos
kaynaklarının devamı ve aynı havzadaki Korkuteli ve Beydağlarında bulunan iki
su kuyusundan besleniyor.
Burada çok çarpıcı
bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
ASAT’ta Havza Koruma ve Kontrol Şube Müdürü
olarak görev yapan Mehmet Ulusoy, 2013 ve 2014 yıllarını kapsayan tez
çalışmasında Boğaçayı Havzası’na alternatif olarak düşünülen Kovanlık ve
Termessos kaynaklarında yoğun arsenik olduğu tespiti yapmış, çalışmada
özellikle kış aylarında yağışın artması ile birlikte Korkuteli bölgesindeki
tarımsal faaliyetlerde kullanılan tarı ilaçlarının içme sularına karıştığı, bu
nedenle suda arsenik değerinin Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü(WHO)tarafından
belirlenen üst limitin bir buçuk katının üzerine çıktığının gözlendiğini
vurgulamıştı.
Şurası yadsınamaz
bir gerçek ki Antalya’da son yıllarda kanser vakalarında görülen patlamada
pestisit denilen tarım ilacı kalıntısı ile arsenikli suyun payı büyük..
Bakınız Gıda Mühendisi Bülent Şık, bu konuda ne
diyor :
“Sağlık Bakanlığı tarafından Antalya ilinde yaşayan insanlardan ve yerleşim bölgelerinden
alınan binlerce örnekte kanser hastalıklarına neden olan kimyasal maddelerin
varlığı araştırılmıştı. Hastalığın sık görülmesi ile bu maddelerin çevresel
ortamlardaki kalıntı düzeyleri arasında bir bağlantı olup olmadığı belirlenmeye
çalışılmıştı”
Bülent Şık, gıda
ürünlerinde saptanan pestisitlerin yüzde 40’nın hormonal sistem bozucu
nitelikte olduğunu vurgulayarak, gelecek nesilleri de tehdit eden kimyasallar
için su uyarıyı yapıyor :
“Hormonal sistem bozucu kimyasalların
zararlı etkisi düşük dozlara doğru gidildikçe daha çok artış gösteriyor. Bu
durum bir kimyasal madde maksimum kalıntı sınırını aştığında zararlı olur
anlayışını yetersiz kılıyor. Buna ek olarak, yaş küçüldükçe zararlı etkinin
arttığı, bir bireyin anne karnındayken veya bebeklik safhasında bu maddelere
karşı daha duyarlı olduğu ve olumsuz etkilerin daha fazla olacağı da çeşitli
yayınlarda belirtiliyor”
Görüldüğü gibi zehir
yiyip, zehir içiyoruz..
Sorumlular da
Antalya’da olduğu gibi suçu siyasetçilere, bilim adamlarına, yerel basına ve
meslek adamlarına atarak, onları yandaşlarına
şikayet ederek, trollere hedef göstererek koltuklarını korumaya çalışıyorlar.