Türkiye şehitlerine ağlıyor..

Acımız büyük, milletimizin başısağolsun..

Matemdeyiz, yastayız..

Dileriz daha büyük acılar yaşanmaz..

Kınalı kuzular, burunları bile kanamadan, sağ salim evlerine dönerler.

Böylesi kara günlerde klavyenin tuşları bile zorluyor insanı..

Boğazınız düğümleniyor, zorlukla yutkunuyor, bir konuya odaklanmak güçleşiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın meslek kuruluşlarının isimlerinde yer alan ‘Türk’ ve ‘Türkiye’ unvanlarının Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılacağını, arkasından bu kuruluşların yapılarının değiştirileceğini ve herkesin istediği gibi birlikler oluşturabileceğini açıklaması ’Zeytindalı Harekatı’ nedeniyle kamouyunda çok fazla konuşulmadı.

‘Türk’ ve ‘Türkiye’ isimlerinin kaldırılmasında öncelikli hedefin Türk Tabipler Birliği(TBB)Türkiye Barolar Birliği(TBB)Türk Mühendis ve Mimar Odalar Birliği(TMMOB) Türk Eczacıları Birliği(TEB)olduğu bir gerçek..

Siyasal iktidarın 15 yıldır bu kuruşlarla arasının iyi olmadığını sağır sultan biliyor.

Gözler isimlerinden ‘Türk’ ve ‘Türkiye’ tanımlarının kaldırılacağı belirtilen meslek kuruluşlarına çevrilirken, ilk önemli tepkiyi veren Türkiye Barolar Birliği(TBB)çok ses getirmesi beklenen bir karar aldı.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Yönetim Kurulu kararını kamuoyuna açıkladı ve 24 Şubat Cumartesi günü Baro Başkanlarını, Baro Yönetim Kurulu üyelerini ve barolara kayıtlı tüm avukatları Ankara’ya Anıtkabir’e çağırdı..

Kuşkusuz Türkiye’nin gözü kulağı 24 Şubat’ta Anıtkabir’de olacak..

Bu gelişmeler olurken Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan, Adana Barosu Başkanı Veli Küçük, Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez, Gaziantep Barosu Başkanı İskender Kahraman ve Sakarya Barosu Başkanı Zafer Kazan, ‘ Bağımsız Barolar Hukuk Güvenliğinin Teminatıdır’ başlıklı ortak bir açıklama yaptılar.

Açıklamada şu görüşlere yer verildi :

“Türkiye Barolar Birliği tarafından basına ve kamuoyuna duyurulan olağanüstü toplantı çağrısını destekhliyoruz ve hep birlikte orada olacağız. Yaşanan süreç, genel geçer sözlerle, tavırlarla geçişttirilemeyecek kadar ciddi, önemli, ağır ve karanlıktır. Ülkemiz, yurttaşlarımız ve mesleğimiz adına yaşamsal öneme sahiptir. Kim olduğumuzun ve tarihsel sorumluluğumuzun bilinciyle bilinmesini istiyoruz ki, Türkiye Barolar Birliği’nin Baroların ve Türkiye’nin tüm avukatlarının katılımıyla 24 Şubat’taki toplantıda sözün eyleme dönüşünü konuşacağız. Bizim üzerimizden Türkiye Cumhuriyeti’yle hesaplaşma siyasetini boşa çıkaracağız. Antidemokratik yargı yaratıp, savunmanın temsilcisi biz avukatları da siyasi otoriteye bağlamak isteyenler de bilsin ki; hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden hiç bir durumda ve koşulda vazgeçmeyeceğimizi tarihe kazıyacağız. Birileri –Türkiye’de yargı yoktur- algısı oluşturmak isteyebilir. Ama bizim için bağımsız ve tarafsız yargı, özgür Barolar ve özgür Türkiye Barolar Birliği ‘Adaletin’ yaşama geçmesi için her şeydir. Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir ‘Hukuk Devleti’ olması için geçmiş dönemlerde avukatlar(12 Eylül cuntacılarının İstanbul Barosu’nun kapısına mühür vurarak, Başkanımız Avukat Orhan Apaydın’ı tutuklaması gibi) bedel ödedi. Bizler de bedel ödemeye hazırız. Kamuoyuna saygıyla sunarız”