CHP Önceki Genel
Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, 51 gündür yoğun bakım
ünitesinde tedavi gördüğü Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi’nden dün
özel bir uçakla fizik tedavisinin yapılacağı Almanya’nın Münih kentine gitti..
Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş gibi ben de
Baykal’ın Türkiye’ye sağlıklı, eskisi gibi 18’lik delikanlıları bile
kıskandıracak hızda yürüyerek döneceğini umut ediyorum..
Kimileri hakkında
olumsuz söylemlerini sürdürse de, aralarında CHP’lilerin de bulunduğu kişi
densizler utanmadan dil uzatsa da Deniz Baykal, önemli bir siyasetçi, gerçek
bir Türkiye sevdalısı..
Bakınız Ankara
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, Baykal’la Almanya’ya
hareketinden bir saat önce yaptıkları sohbeti gazetecilere nasıl aktarıyor :
“ Önceki akşam Deniz Bey’le sohbet ettik. Daha çok Deniz Bey konuştu, biz dinledik.
Konuşmalardan küçük notlar iletmek istiyorum size. Sağlığı çok önemsemek
gerektiğini, bunun için toplumun bilincinin yükseltilmesi gerektiğini ve
oturmanın, hareket etmenin, yürümenin, yaslanmanın, yutmanın büyük bir nimet olduğunu,
insanın bu fonksiyonları sıkıntı yaşadığı zaman çok daha iyi anladığını
vurguladı. Bu nedenle insanların sağlıkları konusunda çok bilinçli olmaları
gerektiğini vurguladı”
Prof. Dr. Erkan İbiş, sohbetin en
can alıcı bölümünü ise şöyle anlatıyor:
“Türkiye'yi özleyecek misiniz?' diye bir soru sorduk. 'Ben Türkiye'deyken de Türkiye'yi özlüyorum,
özlerim ve gidince de özleyeceğim' diyerek bir an önce geri dönmek
istediğini söyledi”
Kuşkusuz Deniz Baykal, Türk
siyasetinin en önemli aktörlerinden birisi..
Doçent olduğu 1968 yılında CHP’ye girerek siyasete
atılan ve CHP’nin 185 milletvetkilliği kazanarak birinci parti solduğu 14 Ekim
1973 seçimlerinde ilk kez Antalya Milletvekili Deniz Baykal, geride kalan 50
yılda siyasete damgasını vurdu..
Maliye, Enerji ve Tabbii Kaynaklar,
Dışileri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı gibi görevlerde bulunan Baykal, 12
Eylül 1980 askeri darbesinin ardından bir süre Ankara’da Ordu Dil Okulu’nda,
1983’te ise Çanakkale Zincirbozan Tesisleri’nde gözetim altında tutuldu..
9 Eylül 1992’de ilk kez CHP Genel Başkanı seçilen
Deniz Baykal, bu görevi FETÖ ve işbirlikçileri ile kendisine kurulan kaset
skandalı nedeniyle istifa ederek bıraktı..
Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan
istifasını açıkladığı 10 Mayıs 2010’daki şu sözleri çok çarpıcıydı :
“Bu bir kaset olayı değildir, bir komplodur. Komplo,
hukuk dışı, ahlak dışı bir tertip demektir”
Baykal, kaset komplosunun adresini
de şöyle vermişti :
“CHP’yi içten ve dıştan dizayn etmeye çalışanlar var”
Sizi bilmem ama ben kaset
komplosunun ardından CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa eden Deniz Baykal’a 52 gün önce Avrupa’dan
Türkiye’ye dönüşünce bu kez sağlık
komplosu düzenlendiğine inanıyorum.
Çünkü FETÖ itini koruyup kollayan ABD, Baykal’ın
olağanüstü bir performans gösterip, AKP’li bir grup milletvekilini ikna ederek
1 Mart 2003 tezkeresinin kabul edilmelişini sağlamasını bir türlü içine
sindiremedi.
Çünkü 1 Mart tezkerisinin kabul
edilmeyişi ‘Türkiye’nin milli duruş
günü’ olarak tarihe geçti..
Türkiye’nin itibarı uluslarası
arenada adeta tavan yaptı.
Baykal da tarih sahnesinde ‘Tezkere kahramanı’ olarak yerini aldı.
1 Mart tezkerisini anımsayalım,..
1 Mart tezkeresi, ABD’nin Irak’a müdahalesi için
hükümet tarafından sunulan ve tam adı “Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı
kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesini”
içeriyordu.
1 Mart 2003’te tezkere için Meclis’te yapılan oylamaya 533
milletvekili katıldı, 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oyu kullanıldı.
Ancak, evet oyu Anayasa’nın 96. maddesinde öngörülen salt
çoğunluğa ulaşmadığı için tezkere kabul edilmemiş sayıldı.
Eğer bu tezkere geçmiş olsaydı, bu gün ordumuz ve Türkiye zor günler yaşayacak,
Ortadoğu bataklığının ortasında kalacaktık.
Tarihi tezkere oylamasına katılan AKP’li bir vekilin şu
yorumu ilginç :
“Deniz Baykal’ın
Tezkereye karşı verdiği mücadele ve o ilginç muhalefetinden hiç kimse
kurtulamazdı.”