ATSO
Başkanı Davut Çetin, hükümetin esnafı pandemi koşullarında yeteri kadar
desteklemediğini ifade ederek, “Ciro kaybı desteği Almanya’da %70’e çıkarken
bizde %3’de kaldı. Kira ve genel gider desteği sadece stopaj indirimiyle
sınırlı oldu. Birçok ülke daha fazla borçlanarak ve bütçe açığını artırarak
daha fazla destek sağladı, biz bütçe desteği yerine geçen yılın kredi
patlamasıyla yetindik” şeklinde konuştu.
Antalya’da
bugünkü ekonomik ve toplumsal tabloya bakıldığında ağır bir bunalım
yaşandığının ve virüsün en çok Antalya’yı etkilediğinin altını çizen Başkan
Çetin, Akdeniz Gerçek’in sorularını yanıtladı.
‘2001 KRİZİNDEN DAHA AĞIR BİR KRİZ…’
Antalya'da bugünkü
ekonomik ve toplumsal tabloya bakıldığında nasıl bir genel değerlendirme
yapılabilir?
“Önce toplumsal alanı söyleyeyim, pandemiden bu yana Antalya’nın geleceğini, gelecek projelerini konuşmaz olduk, çünkü sağlık derdindeyiz ve günlük kaygılar geleceği düşünmeyi engelliyor. Koronavirüs salgını ağır psikolojik, toplumsal, ekonomik, siyasi etkileri olan tarihi bir olay. Günlük konular uzun dönemli etkileri konuşmamızı engelliyor, oysa bazı kalıcı etkileri ancak yıllar sonra anlayacağız. Ekonomide maalesef 2001 krizinden sonraki en zor dönemi yaşıyoruz.
2001 krizi IMF kredisi ve reformlarla aşılmıştı. Bu kez COVİD-19 salgını
yapısal sorunların üzerine geldiği için çok daha karmaşık, kaotik bir süreç
içerisindeyiz. Covid-19 adaletsiz bir virüs, ekonomik ve
toplumsal yaşamı çok daha adaletsiz hale getirdi. Bir tarafta karları artan
sektörler varken, pandeminin ekonomik yükünü kapanan sektörler, işini kaybeden
insanlar ve Antalya gibi turizm bölgeleri taşıdı.
Antalya’nın taşımacılık sektörü, perakende ticaret sektörü, sanayi sektörünün büyük bir bölümü turizme bağlı. Turizmdeki kayıp nedeniyle kapalı kalmış işyerleri bir de pandemiyle mücadele için aylar boyunca kapalı tutuldular. Son aylarda verilen küçük esnaf destekleri bizim üyemiz için anlamlı bir destek olmadı. Aylarca kapalı kalan işletmelerin derdini ifade etmeye söz yetmez, anlamak için yüksek derecede empati ve vicdan gerekir.
Bir yıldan bu yana pandeminin ekonomik
olarak en fazla Antalya’yı etkilediğini bilimsel raporlarla, vergi, istihdam,
elektrik tüketimi gibi verilerle ortaya koyduk, il, sektör ve işletme bazlı
seçici destek istedik. Türkiye geçen yıl pandeminin ilk döneminde sağlık
alanında ve ekonomide nisbeten daha iyi performans sergiledi, fakat son aylarda
bir dağınıklık hakim, ekonomik sorunlara ve çözümlere sıra gelmiyor.”
‘2021 KAZANÇ YILI OLMAYACAK’
Antalya ekonomisinin şu
anki durumundan yakın ve orta vadede sıyrılarak toparlayabileceğini öngörebilir
miyiz?
“Antalya
2016’da yabancı ziyaretçi sayısında %45 düşüşü ancak 2019 yılında telafi
edebildi, bu kez çok daha şiddetli bir afetle karşı karşıyayız. Artık zararın
neresinden dönülse kardır diyerek bu sezonu kurtarmayı istiyorduk, Avrupa’da
aşılamanın hızlanması ve Antalya’ya talebin canlılığı ümidimizi artırmıştı, ama
pandemi önlemlerinde gecikme nedeniyle Haziran ayını da kaybetme riskimiz var.
Ziyaretçi sayısında geçen yılı ikiye katlasak bile 2019’un yarısında kalacağız,
yani Antalya için 2021 yılı da kazanç yılı olmayacak ve 2019 yılına ancak
2023’te ulaşacağız gibi görünüyor.
Kitle turizminin özelliği hızlı düşüş ve hızlı yükselişin mümkün olması, elbette orta vadede Antalya’nın potansiyeli yine kendisini gösterecektir. Avrupa’nın kitle turizmi talebini İspanya’nın karşılaması mümkün değil, Antalya Akdeniz’de coğrafya ve destinasyon olarak eşsiz bir konumda. Bu nedenle biz her zaman geleceğe ümit ve güvenle bakarız.”
‘YENİ BİR SİSTEME İHTİYAÇ VAR’
Sigortasız çalışmanın
çok yaygın olduğu ve turizm ile hizmet sektörünün ekonomik dönüşümü domine
ettiği Antalya'da sektör çeşitliliği sağlanabilir mi?
“Ülkemizde aile işçiliğinin olduğu tarımda ve bazı hizmet sektörlerinde sigortasız çalışma vardır, ama turizmde daha çok mevsimlik çalışma geçerlidir. Bizim değişmeyen meselemiz yüksek katma değer üretmek, yüksek ücret vermek ve toplumun refahını da artırmaktır, aksi halde kalkınma olmaz. Tek ürüne bağlı kalmamak için alternatif alanları geliştirmek zorundayız ve bunu yıllardır konuşuyoruz.
Kuşkusuz turizmdeki çok büyük yatak yatırımına alternatif olacak bir sektör arayışı gerçekçi değil, ama turizmi çeşitlendirmeye ve teknoloji sektörlerine yatırıma önem vermemiz gerektiği açıktır. ATSO olarak biz çözümü dijital ve yeşil dönüşümde görüyoruz, stratejik planımızı bu doğrultuda hazırladık.
Şimdi
Antalya’nın stratejik planının da bu yönde belirlenmesini istiyoruz. Dijital ve
yeşil dönüşüm, yüksek katma değerli sürdürülebilir gelişme, yeni yatırım ve
istihdam alanları demektir. Daha spesifik olarak kent turizmi, kırsal turizm,
sağlık turizmi, bilişim sektörü, lojistik, biyoteknoloji, kreatif sektörler,
akıllı tarım gibi pek çok alan var. Bu
yönde çalışıyoruz, ama Türkiye’de bu tür gelişmeyi destekleyecek yeni bir
sisteme ihtiyaç var.”
‘CİRO DESTEĞİ ALMANYA’DA YÜZDE 70 TÜRKİYE’DE YÜZDE 3’
Antalya'da özellikle
küçük ve odanızın mensuplarının çoğunluğunun da içerisinde bulunduğu orta
büyüklükteki işletmecilere tavsiyeleriniz nelerdir? Hükümet nasıl bir destekte
bulunmalı, işletmeciler nasıl ayakta kalabilir?
“Hükümete kira, genel gider, yeni kredi destekleri konusunda sürekli talepte bulunduk. Ciro kaybı desteği Almanya’da %70’e çıkarken bizde %3’de kaldı. Kira ve genel gider desteği sadece stopaj indirimiyle sınırlı oldu. Kapatılan işyerlerine yardım sosyal yardım değil, sosyal devlet olmanın gereği olarak görülmeliydi.
Birçok ülke daha fazla borçlanarak ve bütçe açığını artırarak daha fazla destek
sağladı, biz bütçe desteği yerine geçen yılın kredi patlamasıyla yetindik. 2021
yılının da turizm ve turizme bağlı sektörlerde, özel eğitim gibi alanlarda
yeterli gelir sağlamayacağı ortada. Bu nedenle bütün bu sektörlerde istihdam
desteği devam etmeli, kredi ve peşin vergi ödemeleri ertelenmeli, yeni kredi
desteği sağlanmalı, kira sorunu çözüme kavuşturulmalı. Çok geç olmadan bu
destekler devreye girmeli.
Turizmde işletmelerimiz iç pazara daha fazla ağırlık vermeli, artık çağ hız veya çeviklik çağı, eski alışkanlıklara bağlı kalamayız, her fırsatı değerlendirmeliyiz. Daha yaratıcı olmak, karma ürünler geliştirmek gerekiyor. Geçen yıl bir tarafta golf turizmi, diğer tarafta butik oteller daha iyi iş yaptı, bundan ders almalıyız. Yani alternatif turizm sadece kent meselesi değil, işletme kendi içinde de bunu yapmalı. Diğer konu dijitalleşme, ister otel ister restoran olsun, artık dijital müşteriyle iletişim farklı bir şey ve bu başarılmalı. Oda olarak dijital dönüşüm danışmanlık ve eğitim hizmeti veriyoruz, üyelerimiz bundan yararlanabilir. Üçüncü konu bir işletmenin güçlü olduğu alana odaklanarak küçülmesi veya ortaklığa girmesidir.
Çünkü ticaretin yapısı ve kuralları
değişiyor, artık bir işletme finansman, yönetim, pazarlama, dijital gibi her
alanda belli bir kapasiteye sahip olmalı. Bunu tek başına yapamayacak girişimci
ortaklığa gitmeli. En önemli husus ise sektörel ve sektörlerarası işbirliğine
önem verilmesidir. Oda olarak bu konuda yerel ekonomik işbirliği ağları kurarak
öncü olmaya çalışıyoruz. Üyelerimizin de oda ile temasta olarak bu konuda bize
yardımcı olması, sektörel işbirliğine açık olması gerekiyor. Odalar ancak
üyeleriyle birlikte, üyelerin katılımı ve desteğiyle daha güçlü olurlar.”
Özgür Cem Boynueğri