Yeni bir seçime gidiyoruz.

Seçmen listeleri asıldı, 05.05.2018 Cumartesi akşamına kadar herkes muhtarlıklara giderek listelerde isminin bulunup bulunmadığını kontrol etmeli…

Adaylar, afişler, partiler, açık hava toplantıları, nutuklar…

Bütün bunların arasında insanın zihninin bulanmaması olanaksız…

Tam olarak neyi oylamaktayız?

Ekonomide, iç ve dış politikada iktidarın duvara tosladığını görüyoruz.

Daha fazla batmadan, durum daha kötüye varmadan, iktidarın ülkeyi yönetemediğine ilişkin halkın kanaati tam oturmadan, seçime gitmek…

Bütün bunları biliyoruz.

Fakat bilmediğimiz, aklımızı yormadığımız bir konu var: bu seçimde esas oylamakta olduğumuz şey; Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir!

Türkiye Büyük Millet Meclisi, savaş yöneten meclistir. Bu nedenle “Gazi Meclis”tir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulusal kurtuluş savaşı vererek kazanmış bir meclistir. Bu nedenle ulus devletin kurucusudur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi; Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’dan, Balkanlardan, sökülmesiyle sonuçlanan yüz yıllık acıyı, yıkıntıyı, yedi cephedeki savaşları ve sürekli yenilgiyi bitiren meclistir. Barış ve istikrarın güvencesidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan her çeşit etnik kökenden gelen insanlarımızın ortak aklıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, gerçekten büyüktür. Çünkü toprakları içindeki tüm topluluklardan, aşiretlerden, etnik yapılardan, değişik din, mezhep ve tarikatlardan büyüktür.

Bugün, tüm İslam dünyasından farklı, daha modern, daha çağdaş, daha dinamik, bilim ve akıl bakımından daha öndeysek bunu Türkiye Büyük Millet Meclisine borçluyuz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi; Türkiye’nin birliğinin, bütünlüğünün, kardeşçe bir arada yaşamanın garantisidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi; Mustafa Kemal Atatürk’ün eseri ve yaşayan beynidir. O sayede Türkiye’de din ve mezhep kavgaları önlenmiştir. Bu nedenle, Avrupa’nın yüz yıl savaşları olarak bilinen mezhep savaşları Türkiye’de olmamıştır.

Bir iktisat profesörünün söylediği gibi; “ekonomi öyle büyük laflarla anlatılmaz. İşin özü şudur: ‘sen ne yiyeceksin?-ben ne yiyeceğim?’ “ Buna demokrasilerde, parlamenter sistemde halkın temsilcilerinden oluşan meclis karar verir. Türkiye’de de Türkiye Büyük Millet Meclisi!

Bugün orantısal olarak gönenç içindeysek, Ülkenin her yanına hizmetler gidebiliyorsa, millî gelirimizi paylaşma konusunda tartışmalar yapabiliyorsak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütçe çalışmalarının sonucudur.

Bu seçimde getirilen sistemle artık Türkiye Büyük Millet Meclisi dönemi kapanmaktadır. Bu dönemde TBMM’nin yetkileri budandığı için, adeta bir danışma meclisine dönüşmektedir.

Bütçe yapma yetkisi TBMM’den alınıyor.

Hükümeti kurma yetkisi TBMM’den alınıyor.

Bakanları denetleme yetkisi TBMM’den alınıyor.

Bakanları düşürme yetkisi TBMM’den alınıyor.

Hükümeti düşürme yetkisi TBMM’den alınıyor.

Artık TBMM’de “Gensoru” yok, “Güven oylaması” yok!

Artık bütçe yapma yetkisi olmadığı için hükümetin hesaplarının kontrolünü yapan SAYIŞTAY da işlevsiz kalıyor. Çünkü Sayıştay, TBMM adına hükümetin harcamalarını denetlemekteydi.

Artık bakanların tamamını TBMM dışından tayin etmek olanaklı hale geliyor.

Dünyada kendi yetkilerini, bile bile tek adama devreden bir başka meclis yoktur, olmamıştır, olamaz. Bir meclis ancak böyle intihar eder!

Artık Milletvekili olmanın da bir “kıymet-i-harbiyesi” kalmıyor. Çünkü bakanlara yazılı soru önergesi verilemediği gibi bakanların soru önergelerine yanıt vermeleri de söz konusu değil…

Biz bu seçimde adayları değil Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni oylamış olacağız.

TBMM olsun mu-olmasın mı?

Yani parlamenter-demokratik sistem mi olacak-Tek adam diktası mı?

İşte temel soru budur!

                                                                                     GÜRKUT ACAR